Dijital çağda çocuklarla ilişki nasıl olmalı?
Eski model Deniz Akkaya’nın sosyal medyada kızı A.Ö. ile yaşadığı sorunları anlatmasıyla başlayan süreç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının devreye girerek 16 yaşındaki çocuğun devlet korumasına alınmasıyla sonuçlandı.
Akkaya, paylaşımında kızının telefonuna el koyduğunu, telefonun şifresini öğrenmek istediğini, buna sinirlenen A.’nın ise kendisini 1 saat 45 dakika boyunca balkona kilitlediğini anlattı. Sonunda polis çağırmak zorunda kaldığını söyleyen Akkaya, kızını kendi elleriyle Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderdiğini ve “burnunun sürtmesini istediğini” ifade etti.
Sosyal medyada tartışma yaratan olayın ardından pek çok kullanıcı ergenlik çağında çocuklarıyla yaşadıkları problemleri yazmaya başladı. Pek çok kullanıcı da Akkaya’yı çocuğunu sosyal medyada “deşifre etmekle” suçladı.
Uzmanlar ise ergenlik döneminin hem çocuk hem de ebeveyn açısından psikolojik olarak zorlayıcı bir süreç olduğuna dikkat çekiyor. Peki bu olay dijital çağda değişen ebeveyn-çocuk ilişkilerine dair bize ne söylüyor?
“Ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkisi azaldı”
DW Türkçe’ye konuşan Çocuk ve Genç Psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri, dijital çağda ebeveynlik rollerinde bir değişim yaşandığına dikkat çekiyor.
Çeri, eskiden çocukların hayatlarını şekillendiren yegane gücün anne-babalar olduğunu ancak dijital çağda çocukların tüm dünyayı tablet aracılığıyla deneyimlemeye başladığını, bunun da çocuğun hem gelişimini hem de var oluşunu şekillendirdiğini söylüyor. Ailelerin çocuklar üzerindeki şekillendirici etkisinin azaldığını ifade eden Çeri,”Çocuklar için normal ebeveynler için anormal olan davranış kalıpları ortaya çıkmaya başladı” diyor.
Son yıllarda artan çocuk merkezli aile yapısının ergenlik döneminde problemler yarattığını ifade eden Çeri, ebeveynin çocuğa rehberlik etmesi gerektiğini, bunun tersinin sıkıntılı durumlara sebebiyet verebileceğini kaydediyor:
“Kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmeyen bundan dolayı risk analizi yapamayan bir çocuğun hem kendi hayatı hem de etrafındaki yetişkinlerin hayatı üzerinde otorite olması sağlıksız.”
Ebeveynlerin çocuklarına dünyayı doğru tanıtması ve zor duygularla nasıl baş edeceklerini öğretmesi gerektiğine dikkat çeken Çeri, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Dünya toz pembe bir yer değil. Normal hayatta her istediğimiz olmuyor değil mi? Bazen arzularımıza ket vuruyoruz, istek ve ihtiyaçlarımızı erteliyoruz. Bazen üzülüyoruz, bazen kırılıyoruz. Bunların hepsini çocuklara ev içerisinde aşırıya kaçmamak şartıyla yaşamasını hissetmesini sağlamamız ve bu zor duygularla nasıl baş etmeleri gerektiğini öğretmemiz gerekiyor. Çocuklar duygu denetimini 0-6 yaş arasında kolayca öğrenir. Sinirlenmenin üzülmenin normal olduğunu ancak bunun kendisine ve etrafına zarar verecek bir agresyon üretmemesi gerektiğini öğretmemiz gerekiyor.”
Duygu denetiminin ne kadar küçük yaşta inşa edilirse o kadar iyi olacağını belirten Çeri, çocukların büyüdükçe isteklerinin de büyüdüğünü, çocuğun “hayır” cevabına alışık olmaması durumunda duygu durumunu denetleyemediğini dile getiriyor.
“Ebeveyn çocuğun tablet ve telefonunu gözlemlemeli”
Çeri, Deniz Akkaya örneğinde yaşanan krizin aslında doğal olduğunu, ruh sağlığı uzmanları olarak ebeveynlere 18 yaşına kadar çocuğun telefon ve tabletinde ne olduğunu gözlemlemelerini önerdiklerini söylüyor.
Dijital dünyanın her yıl binlerce çocuğun dijital zorbalığa uğradığı, tuzağa çekildiği, istismar edildiği tehlikeli bir atmosfer olduğunu hatırlatan Çeri, “Bir ailenin çocuğu böyle bir atmosferde denetleme isteğini anlarım. Bir gencin de buna tepki göstermesini anlarım. Aslında yaşanan bizim sık sık rastladığımız bir ergen-ebeveyn krizi. Bunu derinleştiren, kamuoyuyla paylaşılması” diyor.
“Mahremiyet ihlali güven sarsar”
Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi çocuk ve ergen psikiyatrı Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat da Çeri gibi ebeveyn ve çocuk ilişkisinin mahremiyetine dikkat çekiyor.
Çocukla ebeveyn arasındaki ilişkinin sosyal medyada tartışılmasının, özel hayatla ilgili bilgi verilmesinin çocuğun ruhsal durumu açısından doğru ve uygun olmadığını söyleyen Doksat, çocuğun “Annem veya babam aramızdaki özel bilgiyi kamuyu bilgilendirmek adına açığa çıkarıyor, ifşa ediyor” diye düşüneceğini ifade erdiyor. Doksat, bunun da ergenlik çağındaki bir kişide öfke ve tepki yaratacağını vurguluyor:
“Bu durum çocuğun ebeveyne duyacağı güveni sarsar, çocuğun ebeveyne kendisini tam ve dürüst olarak açmasını ve ifade etmesini engeller. Bu da her çeşit hatalı davranışı çocuk açısından meşru hale getirir. Çocuklar ergenlik döneminde yaş gereği bilişsel çarpıtmalar yapmaya müsaittir.”
Ebeveynler çocuklarla ilişkisinde nelere dikkat etmeli?
Bu dönemi yaşayan ebeveynler çocuklarına nasıl yaklaşmalı?
Doksat, bu soruyu “tatlı-sert dostane ebeveyn tutumu” kavramıyla yanıtlayarak “Ebeveyn çocuğun arkadaşı değil, illaki ebeveynidir. Ancak ergenlik dönemiyle birlikte bir paradigma değişikliği başlıyor. Ebeveynin bunu kabul etmesi gerekiyor. Ergenlik dönemiyle birlikte artık direktif verme, komut verme yaşı bitiyor” diyor. Doksat, çatışmalardan kaçınmak için öncelikle empati ile söze girmek gerektiğini şöyle anlatıyor:
“Önce çocuğun talebini anladığınıza ilişkin empatik bir cümle ile yaklaşmak gerekiyor. Ardından bu talebin sakıncalı olduğunu söyleyip yeni bir öneri yapılmalı. Bu diyaloğun birkaç tur sürecek. Ergen siyah derken ebeveyn beyaz diyecek. Ancak ebeveyn çocuğa öneriler sunarak ortak bir gri renge ulaşmasını sağlayacak.”
Doksat, çocuğun anlaşıldığını hissetmesi ve güvenin inşa edilmesinin önemli olduğunu sözlerine ekliyor.
DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?